30 Jan

Başarı… Hayatımızın ilk saniyelerinden beri hedeflerimiz olur. Tabii bebeklik dönemlerimizde bunları düşünecek durumda olmayız. Fakat demek istediğim tam olarak bu değil. Bir amaç uğruna geliriz bu dünyaya. Bir amaç için yaratılırız. Zaman içerisinde bu amaçlar insandan insana farklılık gösterir. Bunu insanların yaşayış tarzları, fikirleri, kültürleri, aile yapısı gibi birçok unsur etkiler.

Toplumumuz bazı durumlarda bu farklılıkları kabullenmez. İnsan doğasında elde olmayan fakat önlenmesi mümkün olan bir itiraz etme güdüsü vardır. Şimdi kimse ben öyle değilim demesin. İlla ki bir kere de olsa bir şeylere itiraz etmişsinizdir. İtiraz etmek kötü bir şey değildir, kötü olan şey; neden itiraz ettiğini bilmemektir. Bir nedenden ötürü itiraz etmekle, sırf insanları karşına almak için yapılan itiraz arasında dağlar kadar fark var fakat günümüz insanları bu ‘dağlar kadar’ büyük olan farkı göremeyecek kadar kör.

Bu yazımda insanların nasıl başarılı olacağını anlatacak değilim. Çünkü ben de kendimin başarılı olduğunu düşünmüyorum. Evet, hedeflerim ve hayallerim var fakat ne derece başarılı olduğum tartışılır. Ben sadece birtakım gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Size göre başarı nedir?

Kimine göre iyi bir kariyer, kimine göre mutlu hissettirecek bir hayat, kimine göre insanların gurur duyacağı bir kişilik ve daha niceleri. Bunlar başarı sayılabilir evet ama kişiden kişiye değişen şeylerdir. Ben size hiçbir zaman değişmeyecek asıl başarının ne olduğunu söyleyeyim mi? Ön yargılardan arınmak. Biraz daha açayım:

Bilindiği üzere hiçbir insan göründüğü gibi değildir. (Bunu okuduktan sonra klişe bir cümle olduğu için göz devirdiğinizi biliyorum, yazıyı kapatmadan önce sizleri rahatlatacak olan birtakım sözlerim için lütfen birazcık daha sabredin.) Ön yargı konusuna her insan değinir fakat bu konuya değinen insanlardan kaçı samimi ve dürüst? Durun, durun. Ben size daha samimi bir soru soracağım, resmiyete gerek yok.

Hayatında bir kere bile ön yargılı olmayan bir insan düşünebilir misiniz?

Bunun cevabı ne kadar direnirseniz direnin hayır olacaktır. Her insan illa ki ön yargılı davranmıştır. Başarı, ön yargıyla birlikte çekilmez bir hâl alır. Hani derler ya, “İnanmak başarmanın yarısıdır” falan filan. Evet, onlar bir yere kadar doğru. Peki yeterli mi?

O kadar eşitlikten söz ediliyor. Ha bir de feminizm diye bir şey var. Şimdi hangileri size samimi geliyor? Bir avuç insanın saçmalığı yüzünden çoğu insan size inandırıcı gelmiyor. Doğru, siz de haklısınız. Fakat yine de bir düşünün derim.

Şimdi gözlerinizi kapatıp hayal kurma zamanı. Ah, hayal! Düşününce ne kadar tozpembe ve itici bir kelime gibi duruyor değil mi? Fakat ben size inandırıcı olmayan şeylerden bahsetmeyeceğim. Hadi, üşenmeyin de kapatın gözlerinizi. Hayalimiz başlıyor:

İlk olarak, hedeflediğiniz kariyere sahip olduğunuzu düşünün. Hep ders düşünüp üniversite hayali kurarak bunalıma girecek değilsiniz ya! Hayalinizdeki meslek ama ailenizin hayalindeki meslek değil. Hedefi olmayan biri yoktur diye düşünerek yazıyorum bunları, çünkü hedefi olmayan insanların bu yazının başlığı bile ilgisini çekmeyecektir.

Kariyerinizi düşünün. Gayet mutlu, başarılı bir insansınız. Her şey gayet güzel, hayat tozpembe falan filan.

Sonra, size kariyeriniz için dönüm noktası olacak bir iş veriliyor. (Ha bu arada, bunları okuduktan sonra hayalini kurarsanız sizin için daha kolay olur.) O değil de (hayalinizi yarıda kestiğim için affola) arada bir duraksayabilirim, şu an doğaçlama yazıyorum saçmalarsam falan anlayış gösterin yani. Öhm öhm, kaldığımız yerden devam edelim. Nerede kalmıştık? Hah! Kariyerinizin dönüm noktası niteliği taşıyacak kadar önemli bir iş verilmişti size. Siz bu iş için aylarca yemeyip içmeyip didinerek uykusuz kalıyorsunuz. Yani ne yapıp edip o görevi yerine getiriyorsunuz. Fakat unutmayın, kariyerinizde henüz çok yenisiniz. Aynı zamanda çalıştığınız yerde kariyerinde belirli ustalığa erişmiş, kıskanç insanlar da var. Her ne kadar sevmesek de onları, kurtulamıyoruz maalesef.

Son olarak, görevinizi üstün çabayla yerine getiriyorsunuz. Sizin için fevkalade bir çalışma. Fakat bunu iş arkadaşlarınız ve patronunuzla paylaştığınızda gereken verimi, beklediğiniz tepkiyi alamıyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız? İki seçeneğiniz var:

Ya her ne olursa olsun pes etmeyip elinizden gelenin fazlasını yapmaya devam ederek kariyerinizde iyi bir yerlere gelmek için çaba sarf edeceksiniz ya da hayal kırıklığına uğrayıp her şeyi yıkıp döktükten sonra çikolata krizlerine gireceksiniz.

Evet, biliyorum çikolata fikri daha cazip geliyor fakat onunla birlikte pes etmek de var. Unutmayın:

Başarı, her şeyin yanı sıra çaba sarf ederek gelir. Diyeceksiniz, ön yargıdan buralara nasıl geldik? Hemen toparlıyorum! Şu hayalini kurmanızı istediğim durum var ya, biraz amatörce olsa da, empati kurmanızı sağlamak içindi. Bu, sınıf ortamında sıkça rastlanılan bir durum aslında. Öğrenci çok çabalar, o kadar strese girer; saygısızın biri ne yaptığının farkında olmayıp onunla alay eder. İnanın bana, bu durumla çok sık karşılaşıyorum. Kendim yaşıyorum, bunu yapmayın. Gerçekten büyük bir içtenlikle bu durumun mağduru olarak bunu rica ediyoruz sizden! Bunları yapan varsa aranızda, insanların kendilerine olan güveninin önüne kalın bir duvar örmeyin. Başarı alanlarını kısıtlamayın. Aynı şey sizin için de geçerli. Bunu yapmalarına izin vermeyin. Onlar size alayla güldükçe, siz başınızı dik tutmayı bilin. Çünkü siz başınızı eğdikçe, onların sesi göğü delmek için fırsat bulacak.

Hadi, el ele verelim ve haddini bilmeyen insanlara hadlerini bildirelim!


Yazar : Aybüke ÖNÜR 

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR